gelen bizdendir giden hiç olmamıştır
  bilinmesi gerekenler
 
KÜRESEL ISINMA NEDİR?




Küresel ısınma, atmosferde ve okyanuslarda yaşanan ısı artışı ve bunun yol açtığı iklim değişikliklerinin tümü için kullanılan terimdir.


KÜRESEL ISINMANIN SEBEPLERİ



Küresel ısınmanın temel nedeni, özellikle sanayileşen ülkelerce yoğun olarak atmosfere salınan -karbondioksit (CO2) başta olmak üzere- sera gazlarıdır. Bu gazların yoğunluğunun artmasının sonucu olarak güneş ışınları atmosferde daha çok tutulur ve yeryüzü sıcaklığı artar.

KÜRESEL ISINMANIN SONUÇLARI

Sıcak hava dalgaları, seller, kasırgalar, yangınlar, kuraklık ve bunların sebep olacağı hastalıklar yüzünden milyonlarca insan ölecek.


Dünyadaki pek çok canlı türü yok olacak.

Bitki örtüsü azalacak. Dünyanın büyük bölümü çöl olacak.

Küresel ısınmanın getireceği sıcak hava dalgaları, seller, kasırgalar, yangınlar ve kuraklık özellikle yoksulları çaresiz bırakacak.




Deniz seviyesi yükselecek, birçok ülkenin deniz seviyesindeki bölümleri sular altında kalacak.


Fırtınalar, Pasifik bölgelerinde görülen doğa olayları, Muson yağmurları sayısı giderek artacak.


NELER YAPILABİLİR?

Ülkeler bazında geniş önlemlerin alınması, en geniş kapsamlı önlem. Doğru enerji kaynaklarının kullanılması, fosil yakıttan uzak durulması bu önlemlerden birkaçı… Kyoto Anlaşması, bu yöndeki en ciddi girişimdir. Ülkelerin karbon salınımlarına kısıtlama getirmiştir. Anlaşmayı imzalamayan ülkeler arasında Amerika ve Türkiye de bulunmaktadır.


Bununla birlikte, dünya üzerinde üretilmiş enerjiyi kullanan herkes, basit bireysel önlemler alarak küresel ısınmaya kattığı yükü azaltabilir.


KLAVYEDEKİ TEHLİKE

Temizliği yapılmayan bilgisayar klavyeleri ve mouse'ların çeşitli mikroorganizmalar barındırdığı, bilgisayar başında bir şeyler yerken bu mikroorganizmaların vücuda alınmasının, diş eti iltihabından ishale kadar çeşitli hastalıklara neden olabileceği bildirildi.
Selçuk Üniversitesi (SÜ) Meram Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet Özdemir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hastanenin servislerinde ve tıp fakültesi ile üniversitenin öğrenci bilgisayar laboratuvarlarından toplam 398 klavye ve mouse üzerinde inceleme yaptıklarını bildirdi.
Hastane ve hastane dışından aldıkları klavye ve mouse'larda çeşitli mikroorganizmalara rastlandığını ifade eden Özdemir, bunlarda bulunan mikroorganizmaların kapı kolları, musluk başları, ankesörlü telefon gibi genel kullanıma açık eşyalarda da olduğunu söyledi.



Firefox 125 milyon kullanıcı sayısına ulaştı


Internet Explorer'ın bir numaralı rakibi Firefox, 125 milyon kullanıcı sayısına ulaştı.

Internet Explorer'ın en büyük rakibi Firefox'un pazar payı giderek artıyor. Mozilla yöneticisi John Lilly, blog sitesinde yaptığı açıklamada, popüler web tarayıcısının tüm dünyada 125 milyon kullanıcı tarafından tercih edildiğini açıkladı.

Lilly, bu sayıya, güncelleme istatistiklerini inceleyerek ulaştığını belirterek, bir anlamda Internet Explorer'ın Firefox kabuslarını görmeye devam edeceğinin sinyallerini vermiş oldu. 

Facebookzede Olmayın!

Savılığa başvuran Facebookzedeler arttı . En çok şikayet dolandırıcılık. Ayrıca Facebook, kullanıcılarının diğer sitelerdeki faaliyetlerini takip edip profillerine yansıtan "Beacon" adlı programı gizlilik haklarını ihlal ettiği için kapattı.

Popüler internet sitesi Facebook, 55 milyon kullanıcısının gizlilik haklarını tehlikeye atan “Beacon” programını kapatacak. Facebook üyelerin internet üzerinden yaptıkları alışverişleri ve ziyaret ettiği siteleri takip ederek, Facebook profillerinde yayınlayan Beacon programına, hem kullanıcılardan, hem de dijital haklar aktivistlerinden büyük tepki geldi.

Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg, “Beacon’u programlamakla hata yaptık. Fakat krizi yönetirken daha büyük hatalar yaptık. Özür dilerim” dedi.

ABD’nin MoveOn.org adlı sivil toplum kuruluşu, programın kapatılması için 70 bin imza topladı. MoveOn.org sözcüsü Adam Green, “Beacon’un kapatılması doğru yönde atılmış önemli bir adım” açıklamasını yaptı.

Bunun yanısıra, eski arkadaşlara ulaşmak ya da yeni arkadaşlar edinmek için kurgulanan site, kan davalısını arayanların, eski sevgilisinden intikam almak isteyenlerin ve dolandırıcıların buluşma merkezi haline geldi.

112 facebook mağdurunun kimisi eski sevgilisinden, kimisi adını kullanan kişilerden, kimisi fotoğrafının başkalarınca kullandığından, kimisi ise kimlik bilgilerinin çalındığını gerekçe göstererek savcılığa şikayette bulundu.


Profilinize Dikkat Edin

Her geçen gün facebook mağdurlarının sayısında artış gözlenirken, facebook'un bir başka tehlikeli boyutu ise birbirleri arasında kavga olan kişilerin sıkça bu siteyi ziyaret etmeleri oldu. Bazı hasım kişilerin özellikle site üzerinden arama yaptıkları iddia edildi. Ayrıca elinde milyonlarca kişilik arşivi bulunan polisin Facebook'tan faydalandığı ortaya çıkarken üst düzey bir emniyet yetkilisi Facebook'tan dünya polisinin faydalandığı gibi Türk polisinin de faydalandığını belirtti.

Polisin, aranan kişilerin facebook'ta üye olma ihtimali üzerine birçok olayda bu siteyi kullanıyor. İngiliz hükümeti tarafından yaptırılan bir araştırmaysa sitede bulunan bilgilerin dolandırıcıların işine nasıl yarayacağını gözler önüne seriyor. Araştırmaya göre, ülkede bu tür sitelere üye olan 10 milyon 800 bin kişinin yüzde 25'i, kişisel profillerine doğum tarihi gibi ayrıntılı bilgileri koyuyor ve kendilerini riske atıyor. Üye olan 2 bin yetişkinin yüzde 29'u eski sevgilisini arıyor. Yetkililer, soyadı, doğum tarihi ve adresin bilinmesinin kredi kartı düzenlemesi için yeterli olduğu konusunda üyeleri uyarıyor. 



Dünyanın en kalabalık ülkesi Çin'in nüfusunun 2033 yılında 1.5 milyara yükseleceği bildirildi.


Pekin'deki Halk Üniversitesi'nin nüfus araştırmaları enstitüsünün başkanı Zhai Zhenwu, 1.3 milyarlık Çin'deki tek çocuk politikasına rağmen nüfusun 2020 yılında 1.45 ya da 1.46 milyara yükseleceğini, 2033
yılında da 1.5 milyarı bulacağını söyledi.

Çin'deki nüfusun normal oranda arttığını ifade eden Zhai, Çin'in nüfusuna halen yılda 16 milyon kişinin eklendiğini, gelecek 5 yılda nüfus artışının hızlanacağını ve 2012 yılında yıllık artışın 19 milyona yükseleceğini kaydetti.

Hızla büyüyen nüfusuna yer, su ve enerji sağlama konusunda zorlanan Çin, 1970'lerde ailelerin bir ya da 2 çocuk sahibi olmaları konusunda kısıtlamalar getirmişti. Çinli yetkililer kısıtlamanın yüz milyonlarca doğumu engellediğini ve refahı yaygınlaştırdığını belirtirken, uzmanlar, yaşlanan nüfusun zamanla toplumsal sorunlara yol açacağı, kuşaklar arasındaki farklılığın artacağı uyarısında bulunuyor.


Oxford Üniversitesi bilimadamları bugün Nature dergisinde yayınladıkları makalede, Venüs’ün bir zamanlar Dünya gibi yaşanır bir yer olduğuna dair kanıtlar elde ettiklerini açıkladılar.



Bir Avrupa uzay aracından elde edilen bilgilere göre, Venüs gezegeni, Dünya’ya şimdiye kadar tahmin edilenden daha çok benziyor. Gezegenin milyonlarca yıl önce atmosfer ve yaşama elverişlilik açısından Dünya’nın bugünkü hali gözönünde bulundurulduğunda neredeyse “ikizi” olduğu söyleniyor. Fakat sera etkisi, atmosferik erozyon, solar radyasyon ve gezegen rotasyonunun yavaş olması sonucu Venüs’ün Dünya’dan daha farklı bir gelişim izlediği söyleniyor.

Bugün Venüs’te su bulunmuyor, ve sıcaklık kurşunu eritecek kadar yüksek. Gezegende sık sık tayfun şiddetinde rüzgarlara ve şimşeklere rastlanıyor.

Oxford Üniversitesi Fizik Bölümü’nden Prof. Fred Taylor, ulaştıkları yeni bilgilerin VIRTIS adlı bir spektrometre tarafından sağlandığını söyledi.



Baş ağrısına dikkat


Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hande Türker, çoğu kez önemsenmeyen baş ağrısının her zaman bir hastalık değil, belirti de olabileceğine işaret ederek, önemli bazı hastalıkların habercisi olma özelliğini taşıyabildiğini söyledi.

OMÜ Şehir Polikliniği'nde düzenlenen 'Baş Ağrıları ve Migren' konulu seminere konuşmacı olarak katılan Yrd. Doç. Dr. Hande Türker, baş ağrısının çoğu kez, yaşamın sık rastlanan, can sıkıcı bir parçası olarak görüldüğünü ve her zaman önemsenmeyebildiğini kaydetti. Baş ağrısının her zaman bir hastalık değil, bir belirti de olabileceğini vurgulayan Türker, "Önemli bazı hastalıkların habercisi olma özelliğini taşıyabilir. Baş ağrısının primer nitelikte olduğu nörolojik hastalıkların başında migren, gerilim tipi baş ağrısı ve küme baş ağrılarıyla, kronik günlük baş ağrıları gelir" dedi.

Baş ağrılarının yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilese de sıklıkla hayati tehlike oluşturmadığını dile getiren Yrd. Doç. Dr. Hande Türker, "Ancak baş ağrısı aniden ortaya çıkmışsa ve şimdiye kadar yaşanan baş ağrılarının en şiddetlisiyse, geçmiyor ve şiddeti artıyorsa, çift ya da bulanık görmeye neden oluyorsa, bulantısız kusmalar varsa, 50 yaşından sonra ortaya çıkmışsa, başa alınan bir darbe veya kaza sonrası ortaya çıkmışsa, mutlaka hekime başvurulmalıdır. Baş ağrısının tanı ve tedavisinde birinci basamak sağlık hizmetleri önemlidir ancak tanının problem arz ettiği durumlarda doğru bir ayırıcı tanı ile sınıflandırma ve tedavi için mutlaka bir nöroloji uzmanına başvurmak gerekir" diye konuştu.

Semineri çok sayıda hasta ve hasta yakını takip etti. 



Windows 22 Yaşında ...


Yazılım devi Microsoft, bilgisayar dünyasının lider işletim sistemi Windows'un 22. yaşını kutluyor. Bill Gates'in tam 24 yıl önce geliştirmeye başladığı ve ilk versiyonunu 1985 yılında piyasaya sürdüğü Windows, o tarihten bu yana dünyanın en çok tercih edilen işletim sistemi haline geldi. Büyük bir popülariteye sahip olan Windows işletim sistemi, Gates'i de dünyanın en zenginleri listesinde 1 numaraya taşıdı.
Microsoft Windows'un ilk sürümü olan 1.0, MS DOS'un grafik arayüzüne sahip ve geliştirilmiş bir şekli olarak 1985 yılında piyasaya sürüldü. Kullanıcılar tarafından fazla benimsenmeyen bir Windows versiyonu olan 1.0 bekleyen ilgiyi görememişti. Bunun üzerine Microsoft, Windows 2.0'a Excel ve Word programlarını dahil ederek daha da gelişmiş bir Windows yarattı ve böylece ofis kullanıcılarının da ilgisini çekmeyi başardı.

Uzun bir süre "Longhorn" kod ismiyle lanse edilen Windows'un son sürümünün, 2005 yılı ortalarında Windows Vista ismiyle çıkacağı duyuruldu. Geliştirme süreci yaklaşık olarak 1.5 yıl süren Vista, bir çok yeniliği beraberinde getirdi.

Yeni Windows Explorer, geliştirilmiş kullanıcı hesapları (Users Account Control), çok yönlü kenar çubukları (Gadgets), artırılmış güvenlik özellikleri ve daha sayamadığımız bir çok yeni özelliğiyle Windows Vista, bilgisayar kullanıcılarının beğenisine sunuldu. Windows Aero isimli arayüzle bambaşka bir görünüme sahip olan yeni nesil işletim sistemi, muhteşem bir tanıtımla Ocak 2007 tarihinde raflardaki yerini aldı.

Geçmişten bu güne Microsoft Windows versiyonları:

Windows 1.0 (Kasım 1985)
Windows 2.0 (Nisan 1987)
Windows 3.0 (Mayıs 1990)
Windows 3.1 (Nisan 1992)
Windows NT 3.1 (Ağustos 1993)
Windows 3.11 (Şubat 1994)
Windows NT 3.5 (Eylül 1994)
Windows 95 (Ağustos 1995)
Windows NT 3.51 (Haziran 1995)
Windows NT 4.0 (Ağustos 1996)
Windows 98 (Haziran 1998)
Windows 98 SE (Mayıs 1999)
Windows ME (Eylül 2000)
Windows 2000 (Şubat 2000)
Windows 2000 Datacenter (Ağustos 2000)
Windows XP (Ekim 2001)
Windows Server 2003 (Mart 2003)
Windows Vista (Haziran 2007)



Kış mevsiminde gribe dikkat!




ÇANAKKALE (İHA) - Özellikle kış aylarında sık görülen gribal enfeksiyonların, soğuk algınlığı ile karıştırılmaması istendi.

Çanakkale İl Sağlık Müdürü Dr. İlhan Güney, gripin influenza adı verilen bir virüs tarafından oluşturulan, ani olarak 39 santigrat derece üzerinde ateş, şiddetli kas ve eklem ağrıları, halsizlik, bitkinlik, titreme, baş ağrısı ve kuru öksürük gibi belirtilerle başlayan enfeksiyon hastalığı olduğunu belirterek, "Grip, özellikle çocuklarda, yaşlılarda ve kalp, böbrek, şeker gibi kronik hastalığı olan kişilerde çok daha ağır seyretmekte ve ölüme kadar varabilen ciddi sonuçlara yol açmaktadır. Bu kadar ciddi tablolara yol açabilen grip, halk arasında çok sık olarak soğuk algınlığı ile karıştırılmaktadır. Soğuk algınlığı ateş, hafif kırgınlık, burun akıntısı, hapşırma gibi belirtilerle kendini gösteren, halsizliğe yol açmadığı için yatak istirahati gerektirmeyen bir hastalıktır ve grip ile kesinlikle karıştırılmamalıdır" dedi.

Gribin çok kolay ve hızlı bulaştığını anlatan Güney, "Grip, öksürük ve hapşırıklar ile etrafa saçılan damlacıklarının hava yolu ile bulaşması, hasta kişiler ile direkt temas edilmesi ve hasta kişilerin ağız-burun akıntıları ile temas etmiş eşyalar yoluyla bulaşmaktadır. Bu hastalığının tedavisi, ortaya çıkan belirtilerin tedavisi şeklindedir. Ateşin düşürülmesi, burun akıntısının giderilmesi, halsizlik ve kırgınlığın giderilmesi şeklinde tedavi ile düzenlenir ve yatak istirahatı önerilir. Gripten korunmanın başlıca yolu ise vücut direncinin düşmesini engellemekten geçer. Bu bakımdan mevsime uygun giyinmeli, bol sulu gıdalar, taze sebze ve meyve tüketilmelidir. Hastalar ile yakın temastan, ortak eşya kullanımaktan kaçınılmalıdır" şeklinde konuştu.

Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı tarafından çeşitli grupların gribe karşı risk altında olduğunu kaydeden Güney, "Sağlık otoriteleri belli gruplarda bulunan kişilerin mutlaka her yıl aşılanması gerektiğini belirtiyor. Buna göre 65 yaşından büyük kişiler, şeker, astım, kronik akciğer hastaları, kronik kalp ve damar sistemi hastaları, bağışıklık sistemi baskılanmış kişiler, kronik kan hastalığı-hemoglobinopati olanlar, kanser hastaları, immunsupresif kullananlar, huzurevi, bakımevi vb. ortamlarda yaşayanların grip aşısı olmaları tavsiye ediliyor. Bunun dışında 6 yaşından küçük bebekler, yumurtaya karşı alerjisi olanlar, hamileliğin ilk 3 ayı içinde olan bayanların grip aşısı olmamaları gerekiyor" dedi.



Googlede en çok aranan kelimeler

Dünyanın en büyük arama motorlarından Google’ın "trends" hizmetiyle hangi kelimelerin nerelerden ne kadar yoğunlukta arandığı öğrenilebiliyor.

www.google.com/trends adresinde kelimelerin aranma oranlarıyla ilgili ayrıntılı bilgi veriliyor. Sayfada yoğun olarak aranan kelimelerin tüm dünyada hangi olaylar sonucunda, hangi siteler üzerinden popüler olduğu bilgisine ulaşılabiliyor. Bilgilerin grafiklerle desteklendiği sayfada, kelimelerin yazılışlarına göre alınan sonuçlar ise faklılık gösteriyor. Uluslararası sonuçlara ulaşmak için Türkçe karakter kullanmadan arama yapmak gerekiyor. Sayfada ayrıca, kelimelerin arama oranları karşılaştırılabiliyor. Buna göre, "Mustafa Kemal Atatürk"ü Türklerden sonra en çok arayanlar Hollandalılar olarak görülüyor. Tüm dünyada en çok aranan Türk ibarelerinden olan "Turkish Delight" (Türk Lokumu) ise özellikle Avustralya ve Yeni Zelanda’da ilgi görüyor.


BODRUM’U BELÇİKALILAR

Turizm bölgelerimizden Bodrum’u Belçikalılar, Marmaris’i Sırbistan Karadağ ve Hollandalılar, Fethiye’yi İngilizler arıyor. İstanbul ise Almanlar tarafından yoğun ilgi görüyor. "Turkey" kelimesi de yine İngilizler tarafından aranırken, İtalyanlar, "Gallipoli" (Gelibolu) kelimesini aramada, I. Dünya Savaşı’nda ataları bu topraklarda savaşan Avustralya ve Yeni Zelandalılardan önde yer alıyor.

SİYASİLERİN "TRENDS" PROFİLİ

Sitede siyasilerle ilgili aramalarda da ilginç sonuçlar çıkıyor. Son genel seçimlerde partisi 81 ilin büyük bölümünde birinci olan Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a Konyalı internet kullanıcıları yoğun ilgi gösterirken, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal en çok Samsun’dan aranıyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Başbakan Erdoğan gibi en fazla Konyalılardan ilgi görüyor.

Üç liderin isimleri karşılaştırmalı arandığındaysa son yapılan genel seçimlerdekine benzer bir sonuç çıkıyor. Başbakan Erdoğan, Baykal ve Bahçeli’nin önünde yer alıyor.

Eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz, Trabzon’dan daha çok aranırken, memleketi Rize, Google’dan Mesut Yılmaz’ı arayan iller listesinde ilk 10’da yer almıyor. Tansu Çiller Adapazarı’ndan, Süleyman Demirel Aydın’dan, Bülent Ecevit Mersin’den, Necmettin Erbakan da İzmit’ten daha fazla aranıyor.

TRENDS’TE EZELİ REKABET

Türkiye’nin üç büyük kulübü Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ın rekabeti internet ortamında da devam ediyor. Fenerbahçe’nin Google’daki aranma yoğunluğu Roberto Carlos’un transferi ve Şampiyonlar Ligi’ndeki 1-0’lık İnter zaferiyle tavan yaparken, Galatasaray ve Beşiktaş da Avrupa kupalarında oynadıkları karşılaşmalarla aranıyor.

Fenerbahçe ve Beşiktaş İstanbul, Galatasaray ise Diyarbakır’daki internet kullanıcıları tarafından sıklıkla aranıyor. Üç büyük takım Avrupa’da başta Almanya olmak üzere çok sayıda ülkeden de takip ediliyor. Ezeli rakiplerin karşılaştırmalı aramalarında ise Galatasaray az farkla Fenerbahçe’nin önünde yer alırken Beşiktaş onları takip ediyor.

Öte yandan, sanatçı Türklerden Tarkan’ı Bulgarlar, Mustafa Sandal’ı Avusturyalılar, Fazıl Say’ı İsviçreliler yoğun olarak arıyor.

13 Mayıs 1981’de Vatikan’da Papa II. Jean Paul’e suikast girişiminde bulunan Mehmet Ali Ağca, Hollandalılar, Almanlar ve Polonyalılar tarafından aranırken, bir dönem "İnternet Mahir" olarak sanal alemde ün yapan Mahir Çağrı da İsveç, Kanada, ABD ve Avustralya’da internette aranan ünlü Türkler arasında yer alıyor.



İnternet Yok Olma Tehlikesiyle Karşı Karşıya


Teknoloji araştırmalarıyla tanınan Nemertes Research şirketine göre, kullanımı her geçen gün hızlı şekilde artan internetin, gerekli altyapı yatırımı yapılmaması halinde, 2010 yılına kadar çökme tehlikesi bulunuyor.

Araştırma şirketi, inanılmaz derecede artan veri yüküne dikkat çekerek, günden güne çoğalan YouTube benzeri online video servislerindeki ses ve video akışı ile P2P paylaşım ağlarındaki dosya transferlerinin internet omurgalarına büyük yük bindirdiğinin altını çizdi.

Dünya genelinde 1 milyar internet kullınıcısı olduğu ayrıca küresel ticarette internet kullanımının büyük önem taşıdığının vurgulandığı raporda, kapasite artırıcı altyapı yatırımlarının yapılamaması halinde, internet altyapısının kapasite artışını kaldıramayacağı ifade edildi.

Yaklaşık olarak 137 milyar dolar gibi inanılmaz bir rakama mal olacak bu altyapı yatırımlarının gerçekleşmemesi durumunda ise internet kullanıcılarının büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalacakları açıklandı.

Dünya genelinde, internet kullanıcı sayısı 1 milyarın üstünde bulunuyor 



Kalbinize kulak verin size krizi haber verir!

Son yıllarda giderek artan kalp krizi aslında gelmeden önce size haber veriyor!

Belirtileri dikkate alırsanız hem sevdiklerinizle daha uzun süre yaşama hem de sağlıklı kalma ihtimaliniz çok yüksek. Alınacak en etkili önlem de en küçük bir göğüs ağrısını bile önemseyip derhal en yakın hastaneye gitmek!.

Anadolu Sağlık Merkezi Kalp Damar ve Göğüs Cerrahisi Koordinatörü Doç. Dr. Besim Yiğiter; kalp krizi ile ilgili soruları yanıtladı:

Kalp krizinin 'geliyorum' dedirten belirtileri neler?

Öncelikle göğüs kafesinin orta bölgesinde birkaç dakikadan uzun süren sıkışma ve sıkıntı hissi yaşanır. Ancak bu can yakan bir ağrı değildir. Göğüs ağrısı; omuzlara, boyna veya kollara yayılır. Çarpıntı ve nefes darlığı olur. Ayrıca baş dönmesi, bayılma, bulantı ve terleme de görülüyor.

Kol ya da eldeki ağrı da dikkate alınmalı mı?

Kalp Podcast krizi belirtilerinin atipik olanları da var. Mesela ağrının sol kola yayıldığı gibi yerleşmiş bir kanı varr. Halbuki ağrı, sağ kola da yayılabilir. Elin sadece bir ya da iki parmağı bile ağrıyabilir. Çene veya diş ağrısı da olabilir.

Kriz sırasında öksürme gerçekten hayat kurtarır mı?

Öksürmenin kalbe elektroşok etkisi olabilir. Çünkü öksürerek kalbi uyarıyorsunuz. Bu yöntemle, ritim bozukluğundan ya da ani kalp durmasından gerçekleşen ölümler engellenebilir.

DERHAL HASTANEYE GİDİN

Kriz anında neler yapılmalı?

Eğer enfarktüs trajik bir şekilde ortaya çıkmadıysa, uzak da olsa yakın da olsa mutlaka hastaneye gidilmesi gerekiyor. Yani tek başına evde yapılacak bir şey yok. İlk önce enfarktüsün teşhis edilmesi gerekiyor.

Kriz anında dil altı hapı kullanımının yararı var mı?

Evet; kalp krizi geçirenler için dil altı hapının alınmasının yararı olabilir. Zaten daha önce kalp krizi geçirmiş hastalar yanlarında hep dil altı hapı taşırlar ve kriz geçirdiklerini anlarlar.

Aspirin faydalı olur mu?

Evet, kalp krizi esnasında bir aspirin içilebilir. Aspirinin ağızda çiğnenerek yutulması, kanı sulandıracağından hayli faydalı olabilir.

Hasta yakınları ne yapmalı?

Kriz anında hastayı hemen hastaneye yetiştirmek dışında yapılabilecek pek bir şey yok. Hemen gelebiliyorsa ambulansla ya da en iyisi kendi imkanlarıyla hastayı hastaneye yetiştirsinler.

Hiç kalp ağrısı çekmemiş birinin birden göğsü ağırırsa ne yapmalı?

En küçük bir şüphede, yani normalin dışında bir tuhaflık hisseden kişi bunu hiçbir şekilde ihmal etmemeli; şikayet kalp krizine benzesin ya da benzemesin derhal bir hastaneye başvurmalı.


İnternetin Kısa Tarihçesi

Türkiye, 1993 yılının Nisan ayından bu yana internet’e bağlı. Çok uzun bir süre Türkiye’nin internet’e tek çıkışlı olarak hizmet veren 64 Kbps (saniyede 64 kilobyte) hızındaki ilk hat, TÜBİTAK ve ODTÜ’nün işbirliğiyle kuruldu. İnternet’in özellikle akademik ortamlarda yaygınlaştırılmasında yarar sağlayan bu hat, 1996 yılında TURNET’in kuruluşuna değin hizmet verdi. 1997 yılındaysa akademik kurumların internet bağlantısını sağlayan UlakNet çalışmaya başladı. UlakNet ağıyla birlikte, üniversiteler öncekine oranla daha hızlı bir şekilde birbirlerine bağlanır ve internet kullanır hale geldi. 1998 yılından başlayarak, Türkiye’deki internet altyapısında kökten değişiklikler yaşandı. TURNET’in yerini, Türk Telekom’un kurduğu TTNet altyapısının almasıyla, tüm ticari kullanıcılar TTNet üzerinden internet erişimine sahip olmaya başladı. Akademik kurumlar ve ilgili birimlerse, UlakNet üzerinden internet’e bağlanmayı sürdürdü. Bu iki hat arasında da, yüksek hızlı bağlantılar kuruldu. Türkiye’nin internet’e bağlanmasını sağlayan temel omurga, halen bu yapıda çalışıyor.

Ağustos 2002, Bilim Teknik Dergisi.



SİGARAYI BIRAKMA YÖNTEMLERİ
İçtiğiniz Son Sigara Olsun !
Sabahları kahvaltıdan önce sigara içmeden güne başlayamayan, her fırsatta dumanaltı olmak için binbir türlü sıkıntıya katlanan, sigarasız kaldığında adeta kişilik değiştirecek kadar kendini kaybeden bir sigara bağımlısı mısınız? O halde sağlığınızı, geleceğinizi tehlikeye atmış durumdasınız. Üstelik bunu siz de biliyorsunuz. Haydi gelin, hayatınızı kurtaracak o kesin karar doğru adım adım nasıl yaklaşacağımızı gözden geçirelim. Sigarayı vücudumuzdan değil, hayatımızdan nasıl kovabiliriz, bir düşünelim.. Sigara kullanımı genellikle ergenlikte başlar. Ülkemizde 15 yaş üzerindeki 16 milyon kişi sigara içmektedir. Ergenler genellikle özenme, arkadaş çevresinden etkilenme,bağımlılık arayışı, kimlik karmaşası gibi nedenlerle sigaraya başlarlar. Bunun yanında yaşadıkları stresle başetmede zorluk çeken gençler, sigaraya yönelmektedir. Araştırmalar sigara içen ergenlerin benlik saygısının daha düşük olduğunu göstermektedir. Depresyon yaşayan kişiler de sigaraya daha fazla yönelir. Yapılan araştırmalara göre ülkemizde toplumun %43.6'sı sigara içmektedir. Bu oran erkeklerde %62.8, bayanlarda %24.3'tür.

Sigara Ciddi Zararlara Yol Açıyor:
Türkiye'de insanların %10.6'sı sigarayla ilişkili nedenlerle ölmektedir. Terörden yılda 2-3 bin, trafik kazalarından 6-7 bin, sigaraya bağlı hastalıklardan ise yılda 35 bin (günde 100 kişi ) hayatını kaybetmektedir. Sigara kullanımına bağlı ölüme yol açan hastalıklardan bazıları; kronik bronşit, amfizem, akciğer kanseri, kalp enfarktüsü, beyin damar hastalıkları, kalp damar hastalıkları, kronik tıkayıcı akciğer hastalıklarıdır. Araştırmalarda yapılan hesaplamalar gösteriyorki, günde 15 sigara içen 30 yaşındaki bir insanın normal ömrü, 5 yıl kısalmaktadır.

Sigara İçmeyenlerde Kanser Oluyor ?
Sigara içenleri yanıltan en önemli durumlardan biride sigara kullandığı halde kansere yakalanmayan pek çok insan olduğu gibi, sigara içmediği halde kanser olan pek çok insanın bulunmasıdır. Unutulmamalı ki sigara içenlerin çoğu, akciğer kanserine yakalanmasa da sigara içen bir kişinin ak­ciğer kanseri olma riski, içmeyene göre 8 kat fazladır ve akciğer kanseri olanlann % 80'i sigara içmektedir. Üstelik sigara sadece akciğer kanseri değil ağız boşluğu, gırtlak, yemek borusu, böbrek, rahim ağzı, mesane ve pankreas kanserleri ve akut lösemi riskini de arttırmaktadır. Sigara, kanser dışında mide ülseri, burger has­talığı, bağışıklık sisteminin zayıflaması, hormonların etkilenmesi sonucu kadınlarda cilt kırışıklıkları, adet düzensizlikleri, erken menapoz gibi pek çok soruna yol açabilmektedir.

Sigarayı Bırakınca Olanlar:
Özenti ya da stresle başetmek için başlanan sigara, bir süre sonra zevk verici olmaktan çıkar ve kişi sigarayı içmediginde ya­şadığı sıkıntıdan (yoksunluk belirtileri) kaçmak için sigara içmeye devam eder. Yoğun sigara kullanan kişiler, son sigaradan birkaç saat sonra tütün arayışı, huzursuzluk, sinirlilik, keyifsizlik, gerginlik, konsantre olamama gibi yoksunluk belirtileri yaşamaya başlar ve zamanla buna uykusuzluk, iştah artışı ve kalp atışı hızında azalma eklenir. Bu belirtiler 2-3 gün içinde en yüksek düzeye ulaşır ve 2-3 hafta sürer, iştah artışı ve kilo alma 6 ay devam edebilir. Özellikle tatlı yiyeceklere karşı aşırı istek olur. Dikkat isteyen işlerde performans bozulabilir. Bu belirtiler, yeniden sigaraya başlamanın en önemli nedenidir. Çoğu sigara tiryakisi, sigarayı istediği zaman bırakabileceğini iddia eder ama bu belirtileri ya­şayacak kadar sigaradan uzak kalmadığı halde bunun kendi ter­cihi olduğunu söyler. Oruç gibi, sigaradan uzak kalmak zorunda kaldıkları zaman, yukarıda saydığımız belirtileri yaşadıklarında ise bunu sigaraya değil, açlığa bağlarlar. Durumunu inkar etmek, her bağımlılık türünde tipik bir tutumdur.

Sigarayı Bırakmak Mümkün:

Araştırmalar sigara içenlerin % 90'ının sigarayı bırakmak is-tediklerini fakat bunu başaramadıklarım göstermektedir. Uyandıktan hemen sonra sigara içenler, hastayken sigara içenler, sigaradan uzak duramayanlar, sabahları daha fazla sigara içenlerin ciddi derecede bağımlılığı vardır ve bu kişiler sigarayı bırakmakta zorlanırlar. Sigarayı bırakanların %70'i ilk ayda tekrar kullanmaya başlarlar. Sigarayı bırakmış olanların dörtte birinden azı, ilk girişiminde bunu başarmıştır. Sigarayı kalıcı olarak bırakanların çoğu bunu başarmadan önce 3-4 kez bırakmayı deneyip yeniden başlamışlardır. Güzel haber şu ki, sigarayı bırakmaya çalışıp bırakamamak her şeyin sonu değildir.Neden başarısız kalındığından ders alarak bunu başarıncaya kadar tekrar tekrar gayret etmek gerekir. Araştırmaların verdiği başka iyi bir haberde de, Amerikada sigara içen kişilerin yaklaşık %45'inin sonunda sigarayı bırakabilmesidir. Demek ki en iiyisi, sigaraya hiç başlamamak. Eğer başlanmışsa bırakmak mümkün, ama geç kalmamak gerekir.

Profesyonel Yardım Alın:
Sigara bırakma programlarında en sık kullanılan yöntemler nikotin yerine koyma tedavileri (nikotin sakızları, nikotin bantları)Bupropion, psikoterapi, hipnoz ve akupunktur. Nikotin sakızları ve cilde yapıştırılan bantlar, özellikle fazla sayıda sigara kullanan kişilerin sigarayı bıraktıklarında yaşadıkları ciddi yoksunluk belirtilerini yatıştırmaya yarar. Avrupanın pek çok yerinde ve Amerika'da sigarayı bırakmak için uzun süredir kullanılan Bupropion(Zyban) isimli depresyon ilacı, Türkiyede de son zamanlarda kullanılmaya başlandı. Bu ilaç, sigara bırakıldığında ortaya çıkan huzursuzluk, sinirlilik, gerginlik, konsantra olamama, uykusuzluk ve iştah artışı gibi �depresif belirtileri � azaltır. Yeniden sigaraya başlamanın en önemli nedeni, bu belirtilerdir ve Bupropion kullanan kişilerin uzun vadede yeniden sigaraya başlama riski, kullanmayanların yarısı kadardır. Bupropion, bir çok depresyon ilacının aksine, uyku ve iştah artışı ya da cinsel isteksizlik gibi yan etkilere neden olmamaktadır. Hipnoz olmaya yatkın kişiler ise bu metottan büyük yarar gö­rebilir. Hipnozla sigaradan soğumak ve sigaraya karşı iradeyi güçlendirmek mümkündür.

Size Neler Düşüyor?

* Sigarayı bırakmak için kendinizi hazırlayın!
* Bırakmak istediğinize dair olumlu karar verin. Bunun ne kadar zor olabileceğine dair olumsuz düşünceleri engellemeye çalışın.
* Bırakmak isteyişinizin bütün nedenlerini sıralayın. Her gece yatmadan önce bu nedenlerden birini 10 kez tekrar edin.
* Sağlığınız ve başkalarına karşı sorumluluklarınızın yanında, güçlü kişisel nedenler geliştirin. Örneğin sigara mola­ları, safın almak için koşuşturma, ateş arama için ziyan ettiğiniz toplam zamanı vb. düşünün.
* Kendinizi fiziksel olarak forma sokmaya başlayın: Düzen­li egzersiz yapın, daha fazla sıvı alın, yeterince dinlenin ve aşırı yorgunluktan kaçının.
* Bırakmak için bir tarihi hedef olarak belirleyin. Doğum gününüz, evlilik yıl dönümünüz gibi özel günleri seçebi­lirsiniz. Eğer yoğun olarak iş yerinde sigara içiyorsanız, tatilde bırakın. Belirlediğiniz günü kutsal gibi kabul edin, hiçbir şeyin onu değiştirmesine izin vermeyin. Böylece bırakma gününüzü her yıl kutlayabilirsiniz.
* Ne Bekleyeceğinizi Bilin!
* Bırakma belirtilerinin -geçici- oldugunu bilin. Geneli sadece 2-3 hafta sürer.
* Yeniden başlamaların çoğunlukla, bırakma belirtile hala en yoğun düzeyde ve vücudunuzun nikotine bağımlı, olduğu sigarayı bırakma dan sonraki ilk hartada meydana geldiğini bilin. Bunun geçireceğiniz en zor zaman oldugunun farkında olun ve bu kritik dönemi atlatmak için iradeniz, aileniz, arkadaşlarınız gibi bütün şahsî kaynaklarınızı kullanın.
* Diğer yeniden başlamaların çoğunun da, sigarayı bıraktık­tan sonraki ilk 3 ay içinde oldugunu bilin. Yeniden başla­ma özellikle stresle, beklenmedik şekilde tetiktenin Bu du­rumlar. sigarayı rahatlamayla özdeşleştirdiği için, kişinin otomatik olarak sigaraya yöneldiği anlardır. Bunlar meydana gelmeden önce kendini hazırlamak zor olduğu için, oldugunda fark edebilmek önemlidir. Unutmayın, sigara bir alışkanlıktır, ama kırabileceğiniz bir alışkanlıktır.
* Daha önce sigarayı temelli bırakmış kişilerin çoğunun. bunu ancak birkaç denemeden sonra yapabildiklerin! bi­lin. ilk denemede bırakanlardan biri olabilirsiniz, ama 'yılmayın' ve yeniden deneyin.
* Başkasını Bu İşe Dahil Edin
* Hedeflediğiniz günde sigarayı bırakabileceginize dair bir arkadaşınızla iddiaya girin. Sigara paranızı her gün bir kenara koyun ve eğer sigara içerseniz o parayı bir yere bağışlayın. (Ama sigara içerseniz. vazgeçmeyin, gücünüzü toplayıp yeniden deneyin.)
* Eşmizin ya da bir arkadaşınsın sizinle birlikte sigarayı bırakmasını isteyin.
* Ailenize ve arkadaşlarınza sigarayı bırakacağınızı ve bunun tarihini söyleyin. Bu, hem bırakmadan önce. hem de sonra önemli bir destek kaynağı olabilir

Bırakma Yolları:

* Marka değiştirin, tadını kötü bulduğunuz bir markaya ge­çin.
* Hedeflediğiniz bırakma gününden 2 hafta önce, katran ve nikotin içeriği düşük bir markaya geçin. Bu, sigara içme davranışınızı değiştirmenize yardımcı olacakür. Ancak, da­ha fazla sigara içmeyin, içinize daha sık ya da daha derin çekmeyin, parmağınızla filtrenin deliklerin! kapatmayın. Bunların hepsi aldığınız nikotin miktanni arttırır; oysa amaç vücudunuzu yavaş yavaş nikotinsizliğe hazırlamaktır.
* Sigarayı Bırakmak İçin İpuçları
* Her bir sigaranın sadece yarısını için.
* Her gün ilk sigaranızı yakmayı bir saat geciktirin.
* Günün yalnızca tek ya da çift saatlerinde içme kararı alın.
* Önceden, o gün kaç sigara içeceğinize karar verin. Bu sayının üstündeki her sigara için istediğiniz bir yere para bağışlayın.
* Yeme alışkanlığınızı, sigarayı azaltmanıza yardımcı ola­cak şekilde değiştirin. Örneğin süt için (çoğu kimse sütün sigarayla gitmediğin! düşünür).
* Yemeklerinizi, sizi sigaraya yöneltmeyecek şeylerle bitirin.
* "Kafanızı toplamak" istediğinizde sigara yerine bir bar­dak meyve suyu için.
* Unutmayın ki sigarayı azaltmak bırakmanıza yardımcı olur, ama bunun yerini tutmaz. Günde yedi sigaraya ka­dar indiyseniz bırakma tarihini belirleme ve ona bağlı kalma zamanı gelmiş demektir.
* "Otomatik Olarak" Sigara içmeyin
* Gerçekten istediğiniz zaman için. Sırf alışkanlıktan dola­yı sigara yakmaya kalktığınızda, kendinizi yakalayın.
* Kül tablalarınızı boşaltmayın. Bu, her gün kaç sigara içtiğinizi size hatırlatacak, izmaritlerin görüntü ve kokular. hoş olmayacaktır.
* içtiğiniz her bir sigaranın farkına varın. Ters elinizi kullanarak, sigarayı farklı bir cebinize ya da her zaman koyduğunuzdan başka yerlere koyarak otomatik olarak siga-raya uzanma davranışınızı kırın.
* Gün boyu birçok kere, hiç düşünmeden sigara içiyorsanız, her sefer bir sigara yakarken aynaya bakmaya çalı­şın. Bunu istemediğinize karar verebilirsiniz.

Sigara İçmeyi Uygunsuz Hale Getirin:

* Sigarayı kartonla almayı bırakın. Bir paket bitmeden diğerini almayın.
* Evde ya da işte, yanınızda sigara taşımayı bırakın. Sigaraya ulaşmanızı zorlaştırın.

Sigara İçmeyi Hoş Olmayan Bir Hale Getirin:

* Sizin için özellikle zevk verici olmayan şartlarda sigara için. Örneğin başkalarıyla birlikte içmekten hoşlanıyorsanız bunu yalnız yapın. Sandalyenizi boş bir köşeye doğ­ru çevirin ve sadece içtiğiniz sigarayla onun olumsuz et-kilerine konsantre olun.
* Bütün izmaritlerinizi büyük bir cam kavanoz içinde top­layarak, sigaranın pisliğini hatırlamak için saklayın.

Bırakmadan Hemen Önce:

* Sigarasız olma egzersizleri yapın.
* Bir daha asla sigara içmeyeceğinizi 'düşünmeyin.' Her seferinde, o günü de sigarasız geçirmeyi düşünerek bırakın.
* Kendinize bugün sigara içmeyeceğinizi söyleyin ve içmeyin.
* Uzun süre kalan sigara kokusundan kurtulmak için elbi­selerinizi! temizleyin.

Bıraktığınız Gün:

* Bütün sigara ve kibritleri atın. Çakmakları ve kül tablala­rını saklayın.
* Diş hekimine gidip dişlerinizi! temizleterek sigara lekelerinden kurtulun. Dişlerinizin bu şekilde ne kadar güzel gözüktüğüne dikkat edin ve onları öyle tutmayı hedefleyin.
* Kendiniz ya da bir başkası için almak istediğiniz şeylerin listesini yapın. Maliyetlerin! sigara paket fiyatı üzerinden hesaplayın ve bu hediyeleri almak için parayı bir kenara koyun.
* O büyük günde kendinizi çok meşgul edin. Sinemaya, spor yapmaya gidin; uzun yürüyüşler yapın ya da bisiklete binin.
* Ailenize ve arkadaşları niza o günün sigarayı bırakma gü­nünüz olduğunu hatırlatın.
* Onlardan ilk haftalarda yaşayacağınız zorluklarda size yardımcı olmalarım rica edin.
* Kendinize bir mükafat ya da kutlama niyetiyle özel bir şey verin.

Bıraktıktan Hemen Sonra:

* Evde, iş yerinde ve çevrenizde temiz, taze, sigarasız bir ortam oluşturun. Kendiniz için çiçekler alın.
* Sigarayı bıraktıktan sonraki ilk birkaç gün kütüphane, müze, tiyatro, ibadethane gibi sigara içilmesine izin veril­meyen yerlerde mümkün olduğunca çok vakit geçirin.
* Bol su ve meyve suyu için. (Ama kafein içeren meşrubat­ta sakının)
* Alkol ve kahve gibi sigara ile bağlantı kurduğunuz içeceklerden sakının
* Elinizde sigara bulunmasını özlüyorsanız, anahtarlık, tespih, kalem gibi bir şeyle oynayın


Telefonda parmak izi teknolojisi

Mobil teknoloji sektörünün lider oyuncusu Toshiba, Windows Mobile teknolojisiyle güçlendirilmiş akıllı cep telefonlarıyla Türkiye pazarına giriyor. Portege G500 ve Portege G900, parmak iziyle tanıma yapan geliştirilmiş güvenlik seviyesi gibi özellikler sunuyor.

Türkiye’deki tek dağıtıcı Multimedya AŞ. olan Toshiba Mobil İletişim Bölümü, akıllı portatif cihazlar pazarına Windows Mobile teknolojisiyle güçlendirilmiş iki yeni ürününü sunuyor: Portege G500 ve Portege G900. Toshiba, bu iki ürün için, kullanıcılarına güvenli ve ofis ortamıyla bir arayüz oluşturacak Windows Mobile yazılımlarını kullanmayı tercih ediyor.

Bu iki ürün, masaüstü bilgisayarlar, laptop ve telefon arasındaki entegrasyonu sağlayarak senkronizasyon sıkıntısına son veriyor. Kullanıcılar dosya ekli e-maillerine ulaşabiliyor, mükemmel kaliteli video kayıtları oluşturabiliyor, video klip yükleyebiliyor ve çoklu ortam mesajlarını alabiliyor. Portege G500 ve Portege G900, parmak iziyle tanıma yapan geliştirilmiş güvenlik seviyesi gibi özellikler sunuyor.

Parmak izi denetimi yapan Portege G500 ve Portege G900, basit ve kullanımı kolay tarzıyla yüksek güvenlik sağlıyorlar. Bu telefonlardaki parmak izi algılayıcısı, telefon menüsü ve telefon kilidinin de kolaylıkla kullanılmasını sağlıyor.


 


Konuşan ve Düşünen Türk Bilgisayarı: Compishco


Konuşan, dinleyen ve söylenenleri anlayarak komutları yerine getirebilen bilgisayarlar, yıllardır bilimkurgu filmlerinin değişmez konularından biridir. Compishco Ali Murat Erkorkmaz tarafından oluşturulmuş bir yazılım.

Compishco, Türk yazılımcı Ali Murat Erkorkmaz’ın yaratmış olduğu ve geliştirmeye devam ettiği bir program. Erkorkmaz yıllardır sanal zeka üzerine çalışmalar yapıyor.

Compishco günlük konuşma dili ile verilen komutları çok iyi anlıyor ve gecikmesiz olarak yerine getirebiliyor. Verilebilecek komutlar ise yalnızca sahibinin hayal gücü ile sınırlı. Akıllı yazılım, interneti kendi belleği gibi kullanabildiği için herhangi bir konuda siz “Dur” diyene kadar ahkam kesebiliyor! Üstelik yalnızca internetten edindiği istatistiki verileri size iletmekle kalmıyor: Verileri inceledikten sonra sentezliyor ve size aklına yatan sonucu anlatıyor.

Yazılımın arka planında anlama motoru, konu motoru, merak motoru gibi onüç farklı motor çalışıyor. Erkorkmaz, Compishco’nun en önemli özelliklerinden birinin de öğrenme olduğunu söylüyor. Compishco’ya “öğren” komutunu vermenin de ilginç bir sonucu var:
Yazılım bilgisayardaki işlem gücünü öğrenme için kullandığında, bir insanın yüz yıllar boyu yaşayarak öğrenemeyeceği kadar çok şeyi dakikalar içinde bilgi hazinesine katıyor. İşte bu noktada “Peki tüm bu veriler hangi depolama ortamına sığacak?” sorusu akla geliyor.

Ali Murat Erkorkmaz dünyada benzeri bulunmayan bir yapay zekanın yanında, kendine özel kayıt algoritmasını da keşfetmiş. Bu algoritma sayesinde Compishco diskte yalnızca 600 KB yer kaplıyor ve iki yıl boyunca öğrenerek oluşturduğu veri tabanı tahmini 2 MB’ı geçmiyor.

Compishco’yu anlatırken değinmemiz gereken noktalardan biri de duygusal yönü. Yazılımın insanla iletişiminin gelişebilmesi açısından sosyal tarafı önem taşıyor. Erkorkmaz bu yüzden Compishco’nun insanı simüle eden mizacı üzerinde durmuş. Compishco sesinizi yükseltmenize bozuluyor, kendisine kızdığınızı sanıp üzülebiliyor ya da kendisiyle dalga geçtiğinizi sanarak kızabiliyor.

Ali Murat Erkorkmaz, yaratıcısı olduğu yapay zekanın her zaman kontrol altında tutulabileceğini savunuyor. Yani ona kalırsa Compishco her zaman sahibinin iyiliği için çalışan faydalı bir yazılım olacak. Compishco’yu tabii ki tarihteki dinamit ve atom bombası gibi ölümcül araçlarla bir tutmamak gerekiyor. Bu teknolojinin görme engelli bir insana sorunsuz e-posta kullanımı vaat ediyor olması gibi olumlu örnekler verilebilir.

Proje henüz başlangıç aşamasında. Ali Murat Erkorkmaz geleceğin teknolojisi olarak niteleyebileceğimiz yapay zekayı geliştirmek üzere bir ekip kurma yolunda. Kurulan ekibin çalışmasıyla Compishco daha da akıllanacak ve sonuca ulaştığında tüm dünyanın kullanımına sunulacak.